Eğer cevabınız doludan kaportanızın sağlam çıkmasını düşünmek ise cevabınız evet olabilir.
Günümüzde motorları küçülen, kendileri hafifleyen araçları görmekteyiz. Aynı zamanda bu araçlar çeşitli bağımsız kuruluşlarının testlerinden de çok iyi skorlar almakta peki bu nasıl oluyor?
Eskiden el yordamıyla büyük büyük teknik resimlerle ve elle girilen hesaplarla dirençlere bakılarak sağlam olan aracı otomatikman ağır olarak yapmak zorundaydılar. Şimdiki gibi simülasyonlarla x yerden çarptığında gücün nerelere dağıldığını ve buna bağlı olarak nereleri hafifleteceklerini göremiyorlardı. Aynı zamanda araç için bir şase üretilip üstüne kupa oturtularak araçlar yapılmaktaydı. Aynı bir at arabası yaparmış gibi. Tabi bu şekilde aracın yapılması ise ekstra ağırlık olarak da geri dönmekte idi.
Günümüzde şasi yapısı tamamen değişmiş olduğundan aracın tavanının kavisi bile aracın rijiditesi için önemli bir hal almaya başladı. Bununla beraber Şasi ve kupanın yekpare oluşu hafifliği de beraberinde getirmekte idi.
Bundan yaklaşık 2-3 yıl önce çıkan Chevrolet Malibu testi de bunu kanıtlar nitelikte idi:
Videodan da görüldüğü kadarıyla Belair içindeki sürücü ölürken, Malibu’daki güç dağılımı sayesinde araçta havayastığı çalışmasa dahi sürücü hayatta kalabilecektir.
Sağlamlık kısmını geçersek hafifliğin yol tutuşuna etkisini irdelememiz gerekebilir. Ağır olan aracın yan rüzgarlardan daha az etkilendiği gibi söylemleri sıkça duyuyoruz ama durum daha çok aracın yerden yüksekliği ve rüzgar direnci olarak düşünmek gerekmektedir. Günümüzde otomobiller önden ve yandan gelen rüzgarı üstünden geçirmeye çalışarak downforce yani yere basma kuvveti sağlamaya çalışmaktadır. bunun en bariz yöntemi araçlarımıza taktığımız spoilerler ile yere basmayı arttırmamızdır.
Bu sayede hafif olan aracın yol tutuşu yere daha fazla basmasından dolayı daha iyidir. Viraj kabiliyeti ise üretim şartlarına göre arka süspansiyonun torsiyon çubuklu veya bağımsız olmasına; buna baplı olarak hafif olup olamamasına doğru uzanmaktadır. Örnek olarak vermek gerekirse; Honda Civic 7. jenerasyonundaki bağımsız süspansiyonlarını 8. jenerasyonda üretim maliyetini azaltmak ve hafifletmek adına torsiyon çubuğuna çevirirken ilerleyen zamanlardaki teknolojinin de yardımıyla 10. jenerasyonunda 8. ve 9. jenerasyondan daha hafif bir biçimde fakat bağımsız süspansiyonlu olarak üretebildi.
Ülkemiz için en önemli olan ise yakıt tüketimi olarak ağır ve hafif aracı karşılaştırırsak hafif aracın önde olacağını herkes biliyordur. 1992 yılında yapılmış olan Honda Civic EG kasaların yakıt tüketimleri günümüzdeki Priuslardan daha iyi olduğunu düşünürsek hafiflik her zaman için iyidir. diyebiliriz. Tabi Prius nasıl daha fazla yakabilir derseniz günümüz şartlarındaki aktif pasif güvenlik donanımlarının fazlalığı ve Hybrid teknolojisinin vermiş olduğu piller sayesinde maalesef ağır ama Civic’ten daha çevreci bir araç elde etmiş oluyorsunuz.
Birde ülkemizdeki şehir efsanelerinden biri olan sac kalınlığı meselsine gelirsek; günümüz araçlarındaki kaporta malzemeleri yalnızca aerodinamik açıdan daha akıcı bir araç ortaya çıkarmak için konumlandırılmakta ve hafif olabilmek adına olabildiğince ince plakalar halinde olmaktadır. Manda kasa E200’ün kaputu 1,5-2mm kalınlığında saca sahipken günümüz araçlarında 0,5mm’lere kadar düşürülmüştür. Tabi ülkemiz sivri zekalıları elle tutamadığı kısımlar yerine tutabildiği ve tık tık vurabildiği kaputun kalın olmasıyla aracın sağlam olduğunu düşünmektedir. games-monitoring.com
Tabi istisnalar kaideyi bozmaz 🙂
Yazı JDM Spirit Turkey’e ait olup izinsiz kopyalanması yasaktır.
Yorumlar için buraya tıklayınız.