İlk bölüm için bu linke tıklayabilirsiniz: http://www.jdmspiritturkey.com/index.php/2018/03/04/100-yil-mitsubishi-motors-bolum-1/
Savaş Sonrası
PX-33’ten 2. Dünya Savaşı sonuna kadar kaynaklar otomobil yerine kamyon, gemi ve savaş jetleri üzerine yönlendirilmişti. Diğer bütün büyük firmalar gibi Mitsubishi Heavy Industries’de savaş makineleri yapmak için bölünde ve 3 ana dal üzerinde 3 farklı şirket halini aldı.
Bu periyotta hepsi Japonya’nın farklı ulaşım ihtiyaçlarını çözümlemek için çalıştı. Naka-Nippon Heavy Industries (sonrasında Shin-Mitsubishi Heavy Industries ismini aldı), örneğin Silver Pigeon adlı scooter’ı üreterek yaklaşık mopet pazarının neredeyse %50’sini Fuji Rabbit ile paylaştı ta ki Honda ortaya çıkana kadar. Aynı firma Mizushima adlı 3 tekerlekli motorlardan üretti. Daha önce aynı tipteki araçlar uçakların ön lastiklerinin oturduğu ve bu sayede taşındığı araçlardı.
East Japan Heavy Industries (sonrasında Mitsubishi Nippon Heavy Industries ismini aldı) lisanslı olarak Kaiser Henry J markasını 1951-54 arasında üretti. West Japan Heavy Industries (sonrasında Mitsubishi Shipbuildingismini aldı), hovercraft üzerine çalışmalar yaptı. Başka bir fabrika ise Isuzu lisansı altında Hillman Minx karoserisi imal ediyordu.
1950’de Kore savaşı ortaya çıkınca ABD hükümeti yakın bir yerden arazi aracı üretimi yapacak üretici aradı. The Shin-Mitsubishi şirketi işi üstlenerek Jeep Willys üretmeye tam başlayacakları sırada 1953’te ateşkes ile üretim durdu fakat anlaşma neticesinde Jeep’in pasifik üretim tesisi olarak 1998 Ocağına kadar çalışmaya devam etti.
1959’da Shin-Mitsubishi Heavy Industries Mitsubishi Leo’nun yeni tasarımı ile ortaya çıktı. 3 tekerlekli triportör Mizushima serisinin yenilenmişi idi. Farkı ise eskisinin arta kalan motosiklet parçaları ile üretiliyor olmasının aksine Leo’nun tamamıyle tasarlanmış olması idi.
Gidon yerine direksiyon ile üretilen araçlar bir yerine iki kişilik olması ile de sevildi. Aracın ön yüzü bir çok modern Mitsubishi ilham kaynağı olan bir tasarıma sahipti. Buna Lancer Evolution VIII, 2003-06 Pajero, ve 4. jenerasyon L200 Triton da dahil.
Mizushima’ların garip XTM1 ve TM6D isimlerine karşın Leo’nun gerçek bir ismi vardı ve ismi Jungle Emperor ve onun star kaplan yavrusu mangasından gelmekteydi. 28000 adet üretilen araçlardan bilinen 5 tanesi sağlam kalabilmiş durumda.
Bu sıralarda Shin-Mitsubishi PX-33’ten sonra ilk 4 tekerlekli araç ile ilgili çalışmalar yapıyordu. araştırma 1957’de Japon hükümetinin “milli aracı” programı olarak başladı. 1960 yılında ise ilk meyvesini Mitsubishi 500 ile arka motorlu arkadan itişli suicide kapılı coupe ile verdi. Küçük, monokok şasi ile ilk rüzgar tünelinde test edilen araç olarak ortaya çıktı.
Bir yıl sonra 493cc’lik hava soğutmalı 2 silindrli motoru 594cc’ye çıkarken ismi Mitsubishi 500 Super Deluxe olarak değişti. Güç 21’de 25PS’e çıkarken bu güç yarışlar için yeterli idi. Kasım 1962 Macau Grand Prix’inde 750cc altı kategorisinde 1.’likten 4.lüğe kadar hepsi 500 super deluxe idi. Bir Monaco değildi ama Mitsubishi’nin motorsporları programının yapıtaşlarını oluşturdu.
Fiziksel boyutları ve egzos desibeli ile de hükümetin kei car politikasına uyarken motor çok büyük idi. Bundan dolayı yeni bir 260cc’lik 2 silindirli motor ile Mitsubishi 360 ortaya çıktı ve bu araç 45 yıl sonra Minica’ya doğru evrildi.
1962’de ilk kez Colt ismi Mitsubishi üretiminde telaffuz edildi. 500 Super Deluxe’ler peynir ekmek gibi satılırken yeni bir araca ihtiyaç pek yoktu ve o zamanlar için biraz cesur bir hareket idi. Colt 600 zamanın geleneksel cizgilerini yakalamış bir modeldi, krom trimler, ince ızgara ve daha kare tavan. Mitsubishi’ye göre Colt 600cc Fiat’lar ile rekabet halinde idi ve 1963 Malezya Grand Prix’inde yendi.
Halen daha 1960’ların ilk yarısında araçlar büyük bir adım olarak görülürken deneysel şasiler ve aktarmalar ile bu zamanki normal araçlara göre çok farklı idi ta ki 1963 Temmuz’unda Colt 1000 gelene kadar.
Kei Car’dan K-Car’a
Sonraki yılda bağımsız üc firma yeniden birleşerek tekrardan Mitsubishi Heavy Industries oldu ve otomobil üretme küçücük halde kaldı. Aynı zamanda Mitsubishi Motors Satış Ortaklığı oluşturuldu.
Birleşme bir çok fazlalıkları da beraberinde getirdi. Örneğin 1968’de Delica ortaya çıktığında tasarımı ve üretimi Colt’a göre bambaşka bir departmanda yapıldı (Halen daha Pajero birlikte öyle yapılıyor). Bir firmanın yaptığını diğer firmanın bilmemesinden kaynaklı olarak Mitsubishi Motors’da bu araçları alarak bir filo oluşturmaya çalışıyordu.
Bu sıralarda Mitsubishi’nin büyük rakipleri başka pazarlara özellikle ABD’
ye ayak basıyorken Mitsubishi’de bundan geri kalmak istemedi ve küçük bir kısayola başvurarak en büyük müşteri tabanına ulaştı. Toyota ve Nissan yıllarını pazar için heba ederken Mitsubishi Chrysler ile anlaşarak o kısma bir bypass ile geçti.
Chrysler o sıralarada büyük araçlar üzerine yoğunlaşan bir firma iken yabancı bir partner bularak üzerine yeni marka basarak anında galerilere araç yerleştirirken Mitsubishi’de bayi ağı, parça tedariği ve garajlar ile uğraşmadan tüketici ile buluşuyordu.
Anlaşma 1970’de Mitsubishi’nin en parlak döneminde geldi. Colt Galant 1969’da çıktı ve çağdaş moden bir araç olarak coupe, sedan ve station karoserilere sahipti. İlk yeniden markalanmış Dodge Colt’lar olarak ABD’de satıldı.
Ayrıca Chrysler anlaşması sadece amblem değişikliğini kapsamıyordu. Acı gerçek olarak MHI hiç birşekilde Mitsubishi Motors’u yönetmekte iyi değildi hatta istemiyorlardı. Bunlardan farklı olarak sattıkları gemiler ve maden tetkik ürünleri ile iyi kazanıyorlardı.
Böylece MHI Mitsubishi Motors’un %35’ini Chrysler’a vererek Japon yasaları altında kontrol sağlatırken zamanla Mitsubishi Motors’u tamamen alacaktı.
Bu Mitsubishi Motors’un bilinen başlangıcını gösterirken anlaşmalar istenildiği gibi gidemedi ve finansal problemlerden dolayı %15 pay ile ne kadar güç alabiliyorsa o kadar aldı.
Neyse bu sayede Lancer, Celeste, Forte pickup ve Galant’lar Amerikan topraklarını göremeyecekti.
Çoğu araçlar çizgilerle ve renk paletleriyle küçük amerikan muscle araçlarına benzetilirken yerele halka daha fazla yaklaştırılması istenirken hepsine Hemi Cuda gibi drag yarışlarına sokmaya çalışmalarının başka bir açıklaması olamaz.
Bu yüzden Mitsubishi’ler en ücre yerlerde ikinci el olarak satılırken Toyota ve Datsun’lar daha çok büyük şehirlerde toplanmış durumdalar.
Yeni gelen nakit akışı ile Mitsubishi teknolojik lidere bürünürken şaft ağırlık eşitliği ile Saab ve Porche’ye patent satarken ve turboşarj ile ilk tanışan markalardan olarak Starion haricinde küçük Cordia Hatchback’e kadar her aracında denemelerde bulundu. Pajero ise ilk kez Paris Dakar yarışını kazandı.
Chrysler Mitsubishi’nin Astron ve Cyclone motorlarını Dodge Aries ve Plymouth Reliant’ta kulanarak meşhur olmayan yeni jenerasyon önden çekerli pentastarlar ile Daytona/Laser’lar, New Yorker’lar, Iacocca minivanlar ve daha fazlası ile kazan-kazan durumunun ortağı oldu.
Tabi ki iyi günler her zaman olmadı karanlık zamanları da oldu. Devamı gelecek…
[advanced_iframe securitykey=”998b2c0f80165a96fa33e7e0966778867db61bbc” src=”http://forum.jdmspiritturkey.com/viewtopic.php?f=6&t=2801/” width=”100%” height=”600″]
[…] bölüm için: http://www.jdmspiritturkey.com/index.php/2018/03/12/100-yil-mitsubishi-motors-bolum-2/ […]
[…] ama aynı zamanda en önemli arazi aracının üretimini durdursun. Durum biraz garip görünsede Mitsubishi tarihçesinde söylediğimiz gibi otomotiv departmanı olan MMC ile apayrı bir şekilde Pajero ve Delica üretimi yapan Mitsubishi […]